Törende konuşan Erdoğan, bir ülkenin geleceğinin o ülkenin çocuklarının alacağı eğitime bağlı olduğuna işaret ederek, iyi eğitimli gençliğe sahip toplumların geleceğini tüm yönleriyle garanti altına almış olacaklarını, çünkü eğitimin gücü tükenmeyen bir ışık kaynağı gibi her yeri aydınlattığını söyledi. Türkiye´nin geleceğinin harcının çocukların bilgi ve becerilerinden karılacağını belirten Emine Erdoğan, bu harcı zenginleştirmenin de herkesin görevi olduğunu vurguladı. Emine Erdoğan, her gün yeni bir dünyaya yeni ihtiyaçlarla uyandıklarını, zamanın eskiye göre çok daha hızlı aktığını vurgulayarak, "O nedenle bu yarışı, yeniliklere çabuk ayak uyduranlar kazanacak. Tasarım Beceri Atölyeleri´ni bu anlamda öncü bir çalışma olarak görüyorum. Bilgiyle hayat pratiğini birleştirmeyi hedefleyen bu atölyeler, çocuklarımızı hayata hazırlamayı amaç edinmektedir." diye konuştu.
Bugüne kadar eğitimin gençlerin ilk iş başvurusu yapacağı ana kadar geçirilen bir ön dönem olarak algılandığını aktaran Emine Erdoğan, şöyle devam etti: "Çocuklarımıza ´sen şimdi sadece derslerini çalış, diğer şeyleri sonra yaparsın´ dedik. Sanatla, sporla uğraşmak isteyen çocuklarımızın bu ilgilerini, derslerindeki başarıyı azaltacak etkenler saydık. Çocuklarımız, dört duvar arasında, kendilerine verilen bilgileri ezberleyerek depolamaya başladılar. Okuldan sonra da odalarına kapanıp test çözerek hayattan kopuk şekilde, nefes almadan sınav maratonuna hazırlandılar. Bilgi dediğimiz şeyin, hayattaki karşılığını çoğu zaman onlara gösteremedik. Onlara hammadde verdik ama o hammaddeden neler üretebileceklerini öğretemedik. Halbuki matematiğin müzik için, sporun yönetim ve liderlik için, edebiyatın iletişim için, tasarımın yaşam için ne kadar gerekli olduğunu onlara daha iyi anlatabilirdik." Bilginin eyleme dönüşmediği durumlarda öğrenme heyecanının da çoğunlukla olmadığına dikkati çeken Emine Erdoğan, "Okul, öğrenciler nezdinde önemsizleşiyor. İşte tasarım beceri atölyeleri, çocuklarımıza, öğrendiklerini aynı anda pratiğe dökebilecekleri bir imkan sağlayacak. Çocukların mesleki deneyimle erken yaşta tanışması mümkün olacak. Böylelikle öğrendikleri bilginin ete kemiğe büründüğünü görecekler. Bilgiyi sonradan unutulacak beyhude bir ezbere çevirmeyecekler." ifadelerini kullandı.
"Çocuklarımız bilgiyi bilgeliğe dönüştürecekler"
Emine Erdoğan, çocuklara üniversite mezuniyeti ve askerlikten sonra hayata atılacağının söylendiğini bildirerek oysa öğrenme denilen sürecin anne karnında başladığını dile getirdi. "İnsan, yaratılışı itibarıyla hayata atılmayı bu kadar geciktiremez. Beklerse melekelerini törpülemiş olur." diyen Emine Erdoğan, hayatı bu şekilde askıya almanın çocuklarda ve gençlerde ruh olgunlaşmasının önüne geçeceğini ve sorumluluk almakta zorlanacaklarını belirtti. O zaman da sadece testlerde skor elde etmeye çalışan, zihni birçok bilgiyle dolu fakat hayata karşı çekingen kişiliklerin ortaya çıkacağına dikkati çeken Emine Erdoğan, "Tasarım Beceri Atölyeleri´nin bu demode eğitim anlayışlarını değiştireceğine inanıyorum. İnşallah ileride ülkemizin her yerinde, bütün okullarımızda yaygınlaşacak bu atölyeler sayesinde çocuklarımız bilgiyi bilgeliğe dönüştürecekler. Eğitimi, okulu daha çok seveceklerdir." dedi.
İnsanın yaptığı işi sevmesinin son derece önemli olduğunun altını çizen Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Büyük icatlar, büyük eserler, büyük sevgilerden doğar. Çocuklara okulu, okulda geçen zamanı, öğretmen ve akranlarıyla kurduğu ilişkiyi sevdirebilirsek, gerçek öğrenme ortaya çıkar. Tasarım Beceri Atölyeleri´nde sanat, bilim, kültür, spor ve yaşam bir araya geliyor. Görsel sanatlardan müziğe, yazılım ve tasarımdan tabiat ve hayvan bakımına, drama ve eleştirel düşünceden spora kadar birçok alan var. Öğrenciler burada takım çalışmalarına dahil olarak bilgiyi anında eyleme dökme fırsatı bulacaklar. Böylece sosyal ve kültürel farkındalıkları artacak. Kendini bilen, tanıyan gençler, karar mekanizmalarına da kendilerini hazırlamış olacaklar."
"Bizim dinamik, güçlü, cesur ve öz güvenli bir gençliğe ihtiyacımız var"
Çocuk ve gençlerin bu atölyelerde takım ruhuyla iş yaparak sebat etmeyi ve pes etmemeyi öğreneceklerini de vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle konuştu: "El ve zihin becerilerinin gelişmesi, onları teknolojinin kölesi olmaktan da kurtaracak. Ne yazık ki bugün, teknoloji bir nimet olmaktan çıkıp, insanın potansiyelini öldüren bir aygıta dönüşmüş durumda. Çocuklarımız ekran karşısında, içlerindeki büyük cevheri uykuya mahkum ediyorlar çoğu kez. Oysa bizim dinamik, güçlü, cesur ve öz güvenli bir gençliğe ihtiyacımız var." Emine Erdoğan, atölyelerde öğrencilerin farklı alanlarda yeni ustalarla karşılaşmasına da imkan vereceğini belirterek bir anlamda Türk geleneğinde önemli bir yeri olan usta çırak ilişkisinin de ihya edilmiş olacağını söyledi. Bu ilişkinin sadece bilgi aktarımına dayanmadığını, sabır, merhamet, ehliyet gibi ahlaki özelliklerin de hocadan öğrenciye geçişine fırsat vereceğini anlatan Emine Erdoğan, "Şifahi bilgi aktarımı için ortam doğacak, insan insana iletişimin kanalı haline gelecek." ifadesini kullandı.
Bu süreçte öğretmenlere de büyük sorumluluklar düştüğünü dile getiren Emine Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu yeni eğitim anlayışına uyumlu bir rehberlik, sistemin başarı şansını artıracaktır. Yetiştirdiğiniz her bir öğrenci, bu topraklara kazandırdığınız bir eser olacaktır. Kıymetli öğretmenlerimiz, sizler toplumu inşa ediyorsunuz. Sadece derslerde bilgi aktaran değil, öğrencilerin hayatlarına yol çizen rol modellersiniz. Meslek tanımının içinde kutsallık geçen bir işi icra ediyorsunuz." Nurettin Topçu´nun "40 yıl öğretmenlik yaptım, mabede nasıl girmişsem sınıfa da öyle girdim. Çünkü muallimlik, ruh sanatkarlığıdır." sözünü hatırlatan Emine Erdoğan, bu nedenle geliştirilen her yöntemin başarıya ulaşmasında öğretmenlerin gönüllerini bu işin içine katmasına bağlı olduğunu söyledi. Bu yeni metodun en büyük uygulayıcısının öğretmenler olacağına inancını dile getiren Emine Erdoğan, eğitim alanında yeni ufuklar açma gayretiyle çalışıp çabalayan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve bu projeye emeği geçen herkesi tebrik ederek, ülkenin geleceği adına teşekkürlerini iletti.
İş insanlarına tasarım beceri atölyelerinin sayısının artırılması çağrısı
Emine Erdoğan, tasarım beceri atölyeleri için çağrıda bulunarak, şunları kaydetti: "İş insanlarımızı, kurumlarımızı, okullarımızdaki Tasarım Beceri Atölyeleri´nin sayısının artırılmasına katkı vermeye davet ediyorum. Eğitim sevdalısı herkes, bir atölyenin maliyetini üstlenebilir veya buralarda kendi sanatını çocuklarımıza aktarabilir. Güçlü bir gelecek, iyi kurgulanmış bir eğitim sistemi ile mümkündür. Bu da devlet ve özel sektörün güç birliğini gerektirir. Bu hedef doğrultusunda çalışan bütün eğitim camiasına başarılar diliyorum. Bugün diktiğiniz taze fidanların, gelecekte ulu çınarlara dönüşmesini temenni ediyorum."
“Amaç, çocuklara derinlikli bir bakış açısı sunmak”
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise konuşmasında, bugün güzel bir başlangıca şahitlik ettiklerini vurgulayarak, büyük bir heyecanı birlikte paylaştıklarının altını çizdi. Selçuk, "Uzun yıllardır hayal ettiğim, eğitim sistemimizin paradigmal olarak dönüşümüne katkı sağlayacak. Bu dönüşümün gerçekleşebilmesi için tüm okullarımızın bu tür atölyelerle donatılması ve çocuklarımızın eğitimi bütünsel olarak alabilmesi fırsatını sağlayacak. Bunu Türkiye’nin her yerinde yapabileceğimizi göstermek için de bu güzel güzide okulumuzu seçtik." değerlendirmesinde bulundu.
"Bütün çabamız kültür, sanat, spor, bilim ve hayat becerilerinde çocuklarımıza derinlikli bir bakış açısı sunmak ve onların ellerini kullanmalarına fırsat vererek teori ve pratiği birleştirmek. Esas hedefimiz çocuğun tabiatına hürmet etmek ve onu bir hiza taşı olarak alıp takip etmek." diyen Selçuk, uzun yıllar boyunca bu atölyelerle yapılan çalışmaların bu kurgunun oluşmasını sağladığını kaydetti.
"Temel hedefimiz teori ve pratiği bir araya getirmek"
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, aylardır hem Bakanlık hem de sivil toplum kuruluşları, özel kuruluşlarla çok yoğun bir çalışma yürüttüklerini, çok ciddi bir Ar-Ge sürecinin gündeme geldiğini anlatarak, Bilge Kağan İlkokulunun da bu çalışmalarından ilk meyvelerinden biri olduğunu söyledi. Başka okullarda da bu çalışmaların başladığını aktaran Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tasarım-Beceri Atölyeleri´yle temel hedefimiz teori ve pratiği bir araya getirmek, çocuğun duygu, düşünce ve eylem olarak bütünsel gelişmesine hizmet etmek. Çocukların sadece bilgi yüklenicisi olarak eğitimle karşılaşması onların tek yönlü gelişmesine ve hayatı bütünsel olarak kucaklamasına dair bazı sorunları ortaya çıkartabiliyor. Burada çocukların eylül ayında okula geldiklerinde eğitime yeniden ısındırmanın uzun süre aldığını biliyoruz ama bu faaliyetler, Tasarım-Beceri Atölyeleri çocuklarımız için bu işleri çok kolaylaştıracak diye düşünüyoruz." Selçuk, bunun öğretmenlerin değerli katkılarıyla gerçekleşeceğine işaret ederek, "Atölyeler aslında çok uzun vadeli bir gelecek yatırımı. Çünkü bununla aslında mesleki eğitimi de önemsiyoruz. Çocukların meslek seçimine katkıda bulunuyoruz. Çocukların kendilerini keşfetmesini, yeteneklerini fark etmesini de sağlamış oluyoruz. İlgi ve yeteneklerine saygı göstererek onlara sınıf içi uygulamalarda zengin ortamlar sağlıyoruz." dedi.
"Atölye fikrinin özünde üretim kadar güçlü iletişim becerileri kazandırmak da var"
Bu çalışmanın "E- portfolyo", "okul profili değerlendirmesi" gibi başka projelerle de etkileşim halinde olmasının daha nitelikli bir şekilde süreceğini gösterdiğinin altını çizen Selçuk, uygulamanın pilotlama dönemini çok önemsediklerini söyledi. Selçuk, herhangi bir iş ve işlemi bütün Türkiye´ye aynı anda yapmayı hiçbir zaman tercih etmediklerini vurgulayarak, "Öncelikle imkanlarımızı görelim, neler yapabiliyoruz, neleri başarabiliyoruz, nerede eksikliklerimiz var, bunları görelim ve daha sonra Türkiye’ye yavaş yavaş yaygınlaştıralım düşüncesindeyiz." ifadesini kullandı.
Bu nedenle pilot ve ulusal ölçekli uygulama basamaklarını izlediklerini anlatan Selçuk, "Amacımız uygulama boyunca okulları desteksiz bırakmamak, sürekli olarak gelişimlerine katkı sağlamak, uzaktan eğitim materyalleriyle de bazı destekleri devam ettirmek. Atölye fikrinin özünde üretim kadar iş birliği, sebat, güçlü iletişim becerileri kazandırmak da var. Çünkü biz çocukların bilgi olarak gelişiminin önemli olduğunu düşünüyoruz ama şahsiyet olarak gelişiminin daha değerli olduğunu düşünüyoruz." diye konuştu.
"Üretim temelli bir bakış açısı söz konusu"
Bakan Selçuk, bir çocuğa hayatta duruş, enerji sağlayan en önemli şeylerden birinin şahsiyet duruşu olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bu anlamda da inşa faaliyetini yapıyoruz diyebiliriz. Sebat sahibi, dirayetli, dayanaklı, güçlü çocuklar için bu tür faaliyetler hayat becerileri anlamında çok değerli. Atölyelere girdiğinizde örneğin ahşap atölyesinde her çocuk için ayrı bir tornavida, zımpara vesaire koymuyoruz. İş birliği ve ekip halinde çalışmaları için bunları paylaşmalarını çok önemsiyoruz. Bu anlamda da bir aidiyet ortamının gelişmesine doğrudan ve dolaylı olarak katkıda bulunuyoruz. Temelde getirdiğimiz en önemli farklılıklardan birisi de disiplinler üstü bir bakış açısı.
Bu şu açıdan önemli; Biz bütün dersleri çok ayrı ayrı olarak ele alıyoruz. Aslında bilimin, sanatın, kültürün hiçbir sınırı yok ama biz matematikte sadece sayı ve formül işi olduğunu düşünemeyiz. Dilin matematiği veya matematiğin dili yok mudur? Şunu biliyoruz; birçok öğrencimiz sayıda geçen kelimeleri ve bağlamı anlamadığı için matematikte çaresiz kalıyor, hayatla ilişkilendiremediği için bazı sorunlar yaşıyor. Atölyelerde yapacağımız çalışmalarda aslında bu ilişkiyi bütünleşik olarak göreceğiz. Bütün atölye çalışmaları bütün derslerle doğrudan doğruya ilgili ve bağlantılı. Bununla beraber üretim temelli bir bakış açısı söz konusu." Selçuk, bütünlüğü sağlamak için bütün derslerin birbiriyle nasıl bağlantılı olduğunu ifade etmeye çalıştıklarını anlatarak, Raffaello´nun eserlerinde sadece resim yapmadığına, Mimar Sinan´ın eserlerinin sadece mimari bir eser olarak okunamayacağına, Piri Reis´in sadece bir haritacı değil mühendis olduğuna, Oğuz Atay´ın aslında bir mühendisken mükemmel bir romancı olduğuna dikkati çekti. Steve Jobs´un işinin de sadece teknoloji olmadığına vurgu yapan Selçuk, "Bütün bunlar bize şunu öğretiyor; hayat bir bütündür ve biz çocuklarımıza bu fotoğrafı bütün olarak göstermek zorundayız. Öğretmenlerimiz dünyaya, çevresine bütüncül baktığında öğrenciler de bu bütünlüğü kavrama imkanına sahip oluyor." dedi.
Selçuk, bütün öğretmenlerin atölyelerde bazı eğitim faaliyetlerine katılmasını amaçladıklarını söyleyerek, şu an atölyelerde iş başı eğitime alınan öğretmenlerin çok mutlu olduğunu dile getirdi. Selçuk, şunları kaydetti: "Tasarım Beceri Atölyeleri´nin okullarımızda yaygınlaştırılmasında mesele sadece malzeme ve inşaat meselesi değil. Bizim bir mantalite değişikliği iddiamız var. Bunun için de eğitim ve toplumun bütün paydaşları bu çalışmayı sahiplenmeli. Bunun binlercesinin bütün okullarımızda çok kısa sürede yaygınlaşacağını göreceksiniz ve şu anda Türkiye’de bütün okullarımızda bu atölyelerin yaygınlaşması için o kadar büyük talep var ki… Bütün şehirler biz kendi imkanlarımızla bunu yaygınlaştıralım diyorlar ama biz bunun bir standart çerçevesinde yürümesini çok önemsiyoruz. Herkes kendi bakış açısına göre bir atölye yapmak yerine bir milli çerçevesi olsun ve onun üzerinde devam edelim istiyoruz."
Bakan Selçuk, Tasarım Beceri Atölyeleri´nde emeği geçen bütün çalışma arkadaşlarına, öğretmenlere teşekkürlerini ileterek, "Desteği için çok değerli hanımefendiye özel teşekkür ediyorum. Çünkü varlığı bizi burada çok güçlendiriyor ve bu meselenin aslında bir çocuk meselesi olduğunu, çocukların hayatına, tabiatına saygı göstermenin nasıl insani ve ilahi bir vazife olduğunu bize gösteriyor. Önemli bir kırılmanın eşiğindeyiz. Nesiller ertelemeye gelmez. Düşünmek, tasarlamak, üretmek için buradayız." diye konuştu.
Programın ardından Bakan Selçuk ve Emine Erdoğan, Tasarım Beceri Atölyeleri´ni gezdi.