Toplantıda okul müdürlerine hitap eden Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer; 6 Eylül'de başlayan 2021-2022 eğitim öğretim yolculuğunu, yüz yüze kararlı bir şeklide eğitime tek bir gün bile ara vermeden 17 Haziran tarihinde tamamladıklarını kaydederek "Tüm topluma hep birlikte şunu gösterdik: Biz kurallara uyarak bir toplumdaki en güvenli ortamın eğitim kurumları olduğunu gösterebiliriz. Sizlerle birlikte böylesine güzel bir yolculukla bunu tüm toplumumuza göstermekten duyduğum memnuniyeti hassaten ifade etmek isterim." ifadelerini kullandı.
Öğretmenler salgın sürecinde nasıl "Okula gitmek istemiyor." şeklinde ifadelerle töhmet altında bırakıldıysa bugün de okulların ve Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyaçları karşılayamadığı yönünde töhmet altında bırakıldığını belirten Özer, okulların her türlü ihtiyacını karşılayabilecek güçte olduklarını ifade etti.
Okul ihtiyaçları için 1 milyar lira kaynak aktarıldı
Bu dönemdeki ana hedefinin okulların tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmek olduğunu vurgulayan Bakan Özer, 2021 yılında okullara gönderdiğimiz para 8,7 milyar lira. Okullarımızın temizlik malzemesini de kırtasiye malzemesini de alabilecek, küçük onarımın da büyük onarımını da yapabilecek gücümüz de var bütçemiz de var." dedi.
Özer, konuşmasında okul yöneticilerine seslenerek şöyle devam etti: "Okullarımızın eksiklerini gidermek için el ele verelim, kaynaklarımızı transfer edelim ve hazırlıklarımızı yapalım. Bunun için tüm arkadaşlarımızla toplandık, İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğümüz de gerekli çalışmaları yaptı. İstanbul'umuza, tüm okullarımıza, 500 milyon lira temizlik ve kırtasiye malzemeleri için, 250 milyon lira küçük onarımlar için ve 250 milyon lira da donatım olmak üzere 1 milyar lirayı genel müdürlüklerimize aktardık. İnanıyorum ki hızlı bir şekilde 2022-2023 eğitim öğretim yılına tüm hazırlıklarınızı tamamlayarak, yöneticiler olarak dimdik ayakta durarak, 'Acaba bu kırtasiye malzemesini nasıl temin edeceğim?' endişesine düşmeden, her türlü ihtiyacınızı karşılayarak ve gerekirse bu miktarı da artırarak tüm toplumumuza göstererek, İstanbul'daki yavrularımızın eğitim alacağı mekânlarda seferberlik yaparak, buna tuvaletlerinden başlayarak, temizlik malzemelerinden başlayarak, her tarafı donatarak ve kayıt için de bağış alma zorunluluğunu ortadan kaldırarak yol yürüyelim."
Çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye'de de değişik platformlarda çocuklara uzaktan eğitimle destek verildiğini hatırlatan Özer, "Şunu hepimiz gördük: Yüz yüze eğitimin yerine ikam edilecek hiçbir vasıta yoktur. Hiçbir dijital platform yoktur çünkü okul sadece öğrenmenin gerçekleştiği bir mekân değildir. Bu süreçte ilk fedakârlık yapılacak yerler de okullar değildir. Okullar ilk açılacak ve en son kapatılacak yerlerdir. 6 Eylül'den itibaren yoğun bir şekilde sahada aktif olarak dolaştım. 50 ilin üzerinde ili ziyaret ettim on ay içinde ve her gittiğim yerlerde sizlere teşekkür ettim çünkü sizlerin desteği olmasa ve birlikte bu yola yürümeseydik bu süreci başarıyla bitirebilmemiz mümkün değildi." diyerek tüm yönetici ve öğretmenlere teşekkür etti.
Öğretmen ve idari personele göstermiş oldukları bu fedakârlıktan dolayı her iki dönemde de başarı belgesi verdiklerini vurgulayan Bakan Özer, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Millî Eğitim Bakanı tarafından tüm öğretmenlerine ve idari personele bir yılda iki defa başarı belgesi verildiğini kaydetti.
Son 20 yılda eğitimde büyük dönüşümlerin yapıldığını belirten Bakan Özer, "Bu dönem; erişim problemlerinin çözüldüğü, eğitimin demokratikleştiği bir dönem oldu. Okul öncesinden ortaöğretime ortaöğretimden yükseköğretime eğitimin tüm kademelerinde vatandaşlarımız çocuklarını çok rahatlıkla okullara eriştirebildiler. Bu, çok hızlı bir şekilde okullaşma oranında kendini gösterdi. Okul öncesindeki okullaşma oranı 2000'li yıllarda bu ülkede yüzde 11 idi. Bugün yüzde 92 oldu. Ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 44'tü, bugün yüzde 90'ın üzerine çıktı. Benzer şekilde yükseköğretimde öyle... Eğitim sistemimizde 500 bin öğretmen varken bugün 1,2 milyon öğretmenin olduğu bir eğitim sisteminden bahsediyoruz. 2000'li yıllarda bu öğretmenlerin yüzde 40'ı kadın iken bugün 1,2 öğretmen kadrosunun yüzde 60'ı kadındır. Aslında bir taraftan nicelik olarak sayı büyürken bir taraftan da kadınlarımızın çok aktif bir şekilde eğitim süreçlerinde katkı verdiklerini görüyoruz. Kadınlarımıza çok önemli bir sahanın açıldığını görüyoruz. Tüm illerimizde belli bölgeye yatırımlar teksif edilmeden Cizre, Silopi, Hakkâri, Şırnak, Kars, Ankara, İstanbul'da... Türkiye'nin dört bir köşesine bu yatırımlar eşit bir şekilde dağıtıldı. İşte bu eğitimde fırsat eşitliğinin, imkân eşitliğinin bu büyümenin merkezinde olduğunu göstermesi bakımından manidardır. Bir zamanlar bu ülkede kız çocuklarının neden okula gönderilmediğiyle ilgili spekülasyonların yapıldığı ve özellikle muhafazakâr kesimin sürekli töhmet altında bırakıldığı bir dönemde okullar yapılamazken ve muhafazakâr kesim sürekli suçlanırken 19 yılda kız çocuklarının okullaşma oranı, cumhuriyet tarihinde ilk defa erkek çocukların okullaşma oranını geçti." değerlendirmesinde bulundu.
Bir ülkenin en değerli sermayesinin beşeri sermaye olduğunu vurgulayan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Bizim bir ülke için fırsat penceresi olan çok ciddi bir genç nüfusumuz var. Çok ciddi bir beşeri sermayemiz var. Biz eğitim ordusu olarak bu sermayemizi nasıl şekillendirebildiğimizde, güçlü kılabildiğimizde bu ülke çok daha güçlü olacak, geleceğe çok daha umutla bakabilecektir." dedi.
Geçmişte başörtüsü nedeniyle eğitime erişimi engelleyen, gençlerin eğitim almasına imkân tanımayanların bugün kadına şiddetle, beyin göçüyle ilgili söyleyecek bir şeylerinin olamayacağını ifade eden Özer, "Biz tüm görüşleri, tüm farklılıklarıyla bu coğrafyanın, bu toprakların, bu devletin tüm vatandaşlarına eğitim hizmeti sunmak zorundayız. İşte 19 yılın özeti budur. Ayırt etmeden, farklılaştırmadan, toplumsal talepleri göz önüne alarak her türlü hizmetin ulaştırıldığı bir dönem olmuş. Onun için eğitime bu devasa yatırımları yapan, her yıl eğitime en fazla bütçeyi ayıran Sayın Cumhurbaşkanımıza buradan, İstanbul'dan en içten şükranlarımı arz etmek isterim." diye konuştu.
Artık Millî Eğitim Bakanlığı'nın eğitime erişim problemini çözdükten sonra üç noktaya ağırlık verdiğini anlatan Özer, şunları söyledi: "Biri, eğitimde fırsat eşitliğini arttırmak çünkü geçmişten itibaren gelen o kök problem dolayısıyla oluşan okullar arası imkân farklılıkları, okullar arası başarı farklılıkları hâlâ kendi varlığını sürdürmeye devam ediyor. İkincisi, mesleki eğitimi güçlendirmek... Üçüncüsü de öğretmenlerimizin gelişimini çok boyutlu olarak desteklemek. Çıkmış olduğumuz yolda hedef olarak eğitimde fırsat eşitliğinde iki noktaya değindik: Biri, okul öncesi eğitimin güçlendirilmesi ki gerçekten son 19 yılda tüm eğitim kademelerinde okullaşma oranları, istenilen seviyeye gelmiş olmasına rağmen okul öncesi eğitimde istenilen seviyeye ulaşamamışız. Onu gördük. Beş yaştaki okullaşma oranı, 6 Ağustos 2021 tarihi itibarıyla yüzde 78 idi. Biz yüzde 100'e çıkarmak üzere yola çıktık. Dört yaştaki okullaşma oranı yüzde 35'ti, yüzde 70'e çıkarmak için yola çıktık. Üç yaştaki okullaşma oranı yüzde 14 iken bunu yüzde 50'ye çıkarmak için yola çıktık."
750 yeni anaokulu ve 9 bine yakın ana sınıfı hizmete girdi
Okul öncesi eğitimin, fırsat eşitliğinin bozulduğu ana nokta olduğunu, zikrettiği oranların toplumun büyük kesiminin daha önceden okul öncesi eğitime erişemediğini gösterdiğinin altını çizen Özer, onun için bu alana yoğunlaşmaya başladıklarını dile getirdi. 3 bin yeni anaokulu ve 40 bin yeni ana sınıfı yapmak için bütçe dâhil tüm planlamaların yapıldığını belirten Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gelinen noktada bu rakamı ilk defa burada açıklayacağım: 750 anaokulunu ve 9 bine yakın ana sınıfını hizmete kavuşturduk. Geçmiş tarihlere baktığınız zaman Temel Eğitim Genel Müdürlüğünün yıllık açmış olduğu anaokulu sayısı 50 ile 60 arasında dalgalanıyor. Şu an itibarıyla 750 yeni anaokulu, 9 bine yakın da ana sınıfı devreye girdi ve beş yaştaki okullaşma oranı, yüzde 78'den 6 ayda yüzde 92'ye çıktı. İstanbul'da 6 Ağustos 2021'deki okullaşma oranı Beşiktaş'ta kaç idi biliyor musunuz? Yüzde 45'ti. Türkiye ortalamasının bile çok altındaydı. Onun için İstanbul'a ağırlık vererek bu 3 bin anaokulunun 1000'ini İstanbul'a yapma kararına vardık ve bununla ilgili yatırımlarımız da çok başarılı bir şekilde devam ediyor. Şu an itibarıyla İstanbul'un yüzde 45 olan beş yaştaki okullaşma oranı, yüzde 75'e çıktı. Devam eden süreçler, inşallah, 2022 yılının sonuna kadar İstanbul'daki 5 yaştaki okullaşma oranını yüzde 100'e çıkaracak. Size çok daha çarpıcı bir şey söyleyeyim: İstanbul'daki bağımsız devlet anaokulu sayısı, 147 idi ama 1538 özel anaokulu vardı. Peki, imkânı olmayan insanlar nereye verecek çocuklarını? İşte bizim yaptığımız okullara verecekler. İnşallah, yıl sonuna kadar 1000 anaokulunu İstanbullu vatandaşlarımızın çocuklarının hizmetine sunacağız."
Eğitimde fırsat eşitliği kapsamında okulların imkân farklılıklarını azaltmak için çalışmalarını devam ettirdiklerini kaydeden Özer, "Temel Eğitimde 10.000 Okul Projesi'yle aslında temel eğitimdeki dezavantajlı olan on bin okulumuzun imkânlarını iyileştirmek üzere yola çıktık ve 3 milyarlık kaynak aktardık. İnşallah, yakın zamanda da bitireceğiz. İstiyoruz ki eğitim sistemimizdeki tüm okullarımız aynı imkânlara sahip olsunlar. İşte bunun için tüm okullarımıza kütüphane yapmak için yola çıktık. İki ay gibi kısa sürede Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde 26 Ekim'de başlatmış olduğumuz projede- aslında bu bir rekordur- iki ayda 16 bin 361 kütüphane yaptık. Bunun 750'ye yakınını İstanbul'da yaptık."
Mesleki eğitimle ilgili gelinen noktada artık yeni bir hikâyenin konuşulduğunu kaydeden Özer, "Üretim kapasitesiyle, ihracatlarıyla -geçen hafta yurt dışına ihracat yapan bir okulumuzun, meslek lisemizin tırını uğurladık- artık patent, faydalı model, markayla ilgili üretim, inovatif yaklaşımlar geliştiriyor mesleki eğitim okullarımız. 25 Aralık 2021'de 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda yaptığımız değişiklikle mesleki eğitim merkezlerinde çok farklı bir faza girdi Tüm Türkiye'de. O tarihte, tüm mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısı, çırak ve kalfa sayısı 159 binken, bugün 520 bine ulaştı. 360 binin üzerinde yeni öğrenci mesleki eğitime çırak olarak kalfa olarak girmiş oldu. Yıl sonu hedefimiz bir milyon. Bir milyon gencimizi mesleki eğitim merkezleriyle buluşturacağız."
Mesleki eğitim güçlendikçe iş gücü piyasasının istediği insan kaynağını temin etmeyle ilgili sıkıntılarını giderdiği gibi aynı zamanda ortaöğretim sisteminin de dengesini bulduğunu dile getiren Bakan Özer, "Çok daha dengeli, kendi fonksiyonlarını icra eden bir eğitim sisteminin inşası yolunda mesafe alınmış oluyor." dedi.
Öğretmen olmazsa konuşulan hiçbir projenin tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini belirten Özer, konuşmasına şöyle devam etti: "Onun için yapmış olduğumuz tüm projelerin odağına öğretmenimizi koyduk ve ilk başladığımız şey, Öğretmenlik Meslek Kanunu oldu. 60 yıllık özlem... Bir kariyer sistemi oluşturma, öğretmenlerin sadece öğreten değil, hayat boyu öğreniciler olarak sürekli kendilerini geliştirdikleri ve her gelişmenin karşılığında da özlük haklarında çok anlamlı bir farklılığın olduğu bir meslek kanunu. Elbette bu bir başlangıç, çok daha yeni haklarla Öğretmenlik Meslek Kanunu çok daha farklı boyutlara taşınacak. Her gelişme çok mütevazı başlangıçlarla başlamıştır. Önemli olan o başlangıcı yapabilmektir."
Kariyer basamakları için 600 binin üzerinde öğretmenin başvurduğunu belirten Özer, 19 Kasım tarihindeki sınavdan sonra da sürecin tamamlanarak öğretmenlerin özlük haklarına kavuşacaklarını kaydetti.
Öğretmenlerin her türlü mesleki gelişimini desteklemek için bir süreç başlattıklarını dile getiren Özer, "Okul temelli ve aynı zamanda il temelli izleme ve değerlendirme yapan bir sistemimiz var. İnşallah, yeni alacağımız müfettiş yardımcılarıyla çok daha güçlü bir şekilde sahada okullarımıza rehberlik yapan bir teftiş sistemini güçlendirmiş olacağız. Diğer taraftan öğretmen mesleki gelişimini farklı bir formata çektik çünkü öğretmenimiz ne kadar güçlüyse bizim eğitim sistemimiz o kadar güçlü; bizim öğretmenimiz ne kadar güçlüyse toplum o kadar güçlü. Bu nedenle öğretmen eğitiminde paradigmayı değiştirdik. Dedi ki 'Bakanlık olarak biz planlama yapmayalım. Biz sadece okullarımıza destek olalım.' İlk kez okul temelli mesleki gelişim programını geliştirdik. Okul temeli mesleki gelişim programı şu: Siz değerli yöneticiler, öğretmenlerinizle istişare ederek onların talep etmiş olduğu hangi eğitim varsa, o okulu götürmek istediğiniz hedeflere ulaşmak için hangi eğitimlere ihtiyaçları varsa onları belirliyorsunuz, bütçelendiriyorsunuz, Bakanlığa bildiriyorsunuz, biz de bütçesini gönderiyoruz."
2021 yılında tüm öğretmenlerin eğitimi için ayrılan bütçenin yaklaşık 10 milyon lira olduğunu, bu sene bu bütçenin 292 milyon liraya çıkarıldığını aktaran Bakan Özer, bu miktarın 210 milyon lirasının okul temelli eğitimlere ayrıldığını duyurdu. Bütçenin en verimli şekilde kullanılması için Bakanlık yöneticilerinin okul müdürlerini bilgilendireceğini söyleyen Özer, "Bu dönemi hızlı bir şekilde hazırlık dönemi olarak kullanıp istediğiniz ne eğitim varsa mevzuatın öngörmüş olduğu liderlik eğitiminden kişisel gelişim eğitimine ve mesleki gelişim eğitimine kadar her türlü eğitiminizi destekleyeceğiz. Bunun için bütçemiz de var, programımız da var, kararlılığımız da var. Mevzuatımız da hazır. Bu ülkede okullarda o kadar güzel başarı hikâyeleri var ki... Ama insanlar bilmiyor. İşte bu güzel başarı hikâyelerini diğer okul yöneticilerimiz de görsünler diye öğretmen ve yönetici hareketlilik programı başlattık. İsteyen okullarımız o başarılı, farklı hikâyenin nasıl üretildiğini yerinde görecekler. Buna çok ihtiyacımız var. Güzelliklerimizi paylaşmaya, güzelliklerimizi anlatmaya ihtiyacımız var."
"Sizi her türlü imkânımızla desteklemek için buradayız"
Devasa sistemde ön plana çıkanın tekil problemler olduğunu, bir okulda belki yönetici ya da öğretmenlerin kontrolünde olmayan bir problemin sanki eğitim sisteminin genel problemiymiş gibi görünür olmaya başladığını söyleyen Özer, şunları kaydetti:
"Ne olur, el birliği yapalım. Üretmiş olduğumuz güzellikleri kamuoyuyla paylaşalım çünkü siz çok güzel şeyler yapıyorsunuz. O güzellikleri topluma göstermemiz gerekiyor. Sizi her türlü imkânımızla destekleyeceğiz. Onun için buradayız. Bakan yardımcılarımız, genel müdürlerimiz tüm ekibimizle buradayız."
İstanbul'da yönetici akademisi kurulacak
Öğretmenlerin mesleki gelişim programının da akademisyenlerin, yöneticilerin eğitimi tartıştığı bir platform olacağının altını çizen Özer, yeni dönemde önemsedikleri konulardan birinin de "okul iklimi" olduğunu belirtti.
Belki çok daha sık bir araya gelmeye, daha sık dertleşmeye, konuşmaya, vizyonları birlikte oluşturmaya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Özer, okul iklimini şöyle anlattı: "Öyle bir okul iklimi tesis etmeliyiz ki akran zorbalığının olmadığı, şiddetin olmadığı, bu toprakların değerlerinin yaşadığı, yazılı müfredatın değil, yaşanan müfredatın canlılık bulduğu bir iklim... Öğretmenlerimize yönelik eğitimleri devam ettiriyoruz. Okul yöneticilerimize ayrı bir eğitim süreci başlattık. Mayıs ayında tüm fen lisesi müdürlerimizin, müdür yardımcılarımızı İstanbul'da topladık. İlk eğitimleri; kültür, tarih ve medeniyet bilinciyle ilgili seminer serisi... Bugün sabah sosyal bilimler lisesi yöneticilerimizin toplantısındaydım. Daha sonra Anadolu lisesi müdürleri, sonra diğer okul türlerimiz, tüm okul yöneticilerimizi İstanbul'a bir kere getireceğiz ve buradan ilk defa açıklıyorum: İstanbul'da bugün itibarıyla yönetici akademisi kuruyoruz. Bu akademinin işlevi, Türkiye'deki tüm okul yöneticilerinin eğitimlerini planlamak ve ağırlıklı olarak İstanbul'da bu eğitimleri gerçekleştirmek."